Bülten Aboneliği
Trending News

Hakkımızda

Hakkımızda

Söz uçmaz, yazı da kalıcı değil ise nedir bu çaba?…

 

Geçmiş zaman; kıymetli hocamın sorduğu bir soru: “İnsan ne zaman konuşmaya başlamıştır?”

İnsan aşkın bir varlık olarak doğar; iç’te aşkın, iç’te konuşan, düşünen. Düşkün olan aslında varlığa, âleme, kendisine dış ekseninde bakan insana denir. Aşkın olan insan keşfedilmemiş bir kıta. Bu kıtanın içerisinde o konuşma ya da hafıza, bellek nereye denk geliyor?..

Aşkın varlık, çocukluktan itibaren bir şeyleri görmeye, bir dil kurmaya çalışıyor, bir dil üzere doğuyor. Sonra zamanla bir dilin sınırları içerisine indirgenerek yavaş yavaş düşüyor. Ardından mimarîsel dil anlayışı ile tekrar aşkına doğru bir hareket başlıyor. İşte o zaman Yûnus’un dediğini diyorsun: “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun.”

Niçin yazıyoruz?

Allah için!

Yazmak dert edinmektir.

Yazmak karşı bir duruştur.

Yazmak rasyonel yetinin ruhsal açılımı, gönlün kâğıda bir taşımıdır. Zira kelâm’ın mahalli gönüldür…

Çabamız yazarak öğrenme çabası, kendi inşâmızı tamamlama çabası. Sıvasız, boyasız ama ayakta duran bir yazmak; temeli İslam ve insan olan bir yazmak!

Bizi bu yola düşüren gâye Rızâ-ı İlahî. Ötesinde yürüyenin gözleri ile nazarımız kesişmiyor. Gözümüzü en çıplak haliyle göğe kaldırıp baktığımızda durduğumuz yer “bir” olduğumuz yer. Bize düşen o birliği önce iç’te tesis etmek, kabuk değiştirmeden Kelâm-ı Hakîki üzerinde sabit kalabilmektir.

Maharet, dili, kalemi, medyayı bir silah gibi kullanmak değil “mârifet ehli”nin izinde “Anadolu İrfanı”nı yaşamak ve yaşatmaktır.

 

“Ne demişti Eroğlu Nuri Hz. ;

Mâye evvel Mustafa’ya Hâlık’ın ihsanıdır,

Cebreil etdi edâ çün kim ezelden cânıdır.’

Türkçemiz hüviyetimiz,

Birliğimiz hürriyetimiz,

Öz’ümüz ilahi mâyemiz,

Sözümüz ser-mâyemizdir efendim…

Kutlu olsun…”

 

EDİTÖR’den.