bir bank
oturdum, beklemek kuruldu yanıma
karanlık ve gürültülü
dallarından köpük döken bu gamsız ağaç
gül pencereli bir çeşme
şadırvandan basmağı kaldırmışlar
ışıklar yanmıyor
ses yok içeride
gürültüden uğuldayan başıma
çarpa çarpa dönen jeneratör
bağıran otoparkçıyı bastıracak
olsa elimde bir sopa
yahut sarman köpeğe bir kap mama
bağırdıkça bağırıyor
uzaklardan yankılanan ayak sesleri
hiçbiri bu yana uğramıyor
başka bir uğultu geçiyor bahçenin kıyısından
dillerini sanki bilmediğim
bakmadan geçen yüksek ölçekli
adımı duymamış kahkahalar
sahtekar

bir bank
oturdum
yaklaşan kediden ürktüm de
misafir bu yorgun kara’lık
sanki ben değilmişim gibi bir de
davetsiz
içimde sesler çırpınıyor
“dur biraz… dön, konuş, değil mi? anlat…”
anlat o suskun, ağır bir taş
“sakın ama sakın kırılma…”
neler anlatırdım bir dursa
konuşsa hatta
isimler her bulanda farklı
yüzü hep aynı
karanlık
hacettepe’de…

Züleyha Turan